Cumhuriyet Üniversitesi Haberleri
Giriş Tarihi : 21-01-2015 20:37

BÖYLE KİMSE SENİ İFŞA EDER !...

‘Sır saklamak’, açığa çıkmayıp gizli kalması gereken bilgilerin ilgili kişilerce saklanmasına denilmektedir. Sır, gizli kalması ve herkese söylenmemesi gereken şeylerdendir.

BÖYLE KİMSE SENİ İFŞA EDER !...

Sırrını saklamasını bilmeyen insan başarılı olamaz. Başarının sebeplerinden birisi de sır sahibi olmaktır. Sırrını açıklayan kimse çok defa söylediğine pişman olur, üzülür, amma iş işten geçmiş olur. İnsan söylemediği sözüne hâkimdir.       

Mal ve eşya korumasında emin olunan kimselerin çoğu sır saklamada emin olunamazlar. Çünkü sır saklamak mal saklamaktan daha zordur. Büyüklerimizin ‘Zehebini, zihabını ve mezhebini gizli tut!’ sözü meşhurdur. Zeheb altın, zihab itikad, mezheb de işlerde tutulan yol demektir. [266]

Birçok devlet adamları, başarılarının en büyük sebeplerinden birinin sır saklamak olduğunu bildirmişlerdir.
Fatih Sultan Mehmed Han'ın: ‘Yapacağım işleri sakalımın bir kılı bile bilse, onu koparırım.’ dediği meşhurdur.
Hikmet ehli büyükler sır hakkında şöyle demişlerdir.          
‘Sır senin esirindir, açıklayınca sen ona esir olursun.’          
‘Sırrını hiç kimseye söyleme. Akıllıya söylersen seni aşağı görür, itibarını kaybedersin, ahmağa söylersen başkalarına söyleyerek sana hıyanet eder.’          
‘Akıllı kimse sır küpüdür.’    

‘Sırrını öğrenmeği isteyene sırrını söyleme! Böyle kimse seni ifşa eder!...’

Ahmak kimse sır saklayamaz. Akıllı sırrı ifşa etmez. Sır bir kimseye söylenince sır olmaktan çıkabilir. Onun için atalarımız:      

‘Açma sırrını dostuna, dostunun da dostu vardır. O da söyler dostuna’ demişlerdir.
Müslümanların sırlarını saklamaları ve düşmanlarına sır vermemeleri konusunda Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:   

“Ey inananlar, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği kabul etmedikleri, Rabbiniz Allah’a inandığınızdan dolayı elçiyi ve sizi (yurdunuzdan) sürüp çıkardıkları halde siz onlara sevgi iletiyorsunuz. Benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı kazanmak için çıktığınız halde içinizde onlara sevgi (mi) gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.   

2- Onlar sizi ele geçirseler, size düşman olurlar: size ellerini, dillerini, kötülükle uzatırlar ve inkâr etmenizi isterler.           

3- Kıyamet günü akrabanız ve çocuklarınız size fayda vermez. (Allah) aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görmektedir.           

4- İbrahim’de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır: Onlar kavimlerine: “Biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi. Yalnız İbrahim’in babasına: “Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat Allah’tan gelecek bir şeyi senden savamam” demesi(nden başka, inanmayanlarla bir ilişkisi kalmamıştı). “Rabbimiz, sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş sanadır.    

5- Rabbimiz, bizi inkâr edenler için bir sınav yapma (bizi onların baskı ve işkencesi altına düşürme), bizi bağışla. Rabbimiz yegâne galip, hüküm ve hikmet sahibi, ancak sensin, Sen!” [267]

Bazen başkaları tarafından bilinmesi istenmeyen şeyler olur. Bunlar özel sırlardır. İnsan, kendi sırlarını kimseye söylememelidir. Çünkü bu durumda onlar sır olmaktan çıkar. Hz. Ali (r.a.): “Sır, yani içinde sakladığın şey senin esirindir. Onu ortaya çıkardığın zaman sen ona esir olursun” demiştir. Sır saklamakla ilgili olarak Amr b. As (r.a.) da şu hikmetli sözleri söylemiştir; ‘Kalpler sırların saklandığı yerlerdir. Dudaklar o yerlerin kilidi, diller de anahtarıdır. Şu halde her insan sırrının anahtarlarını saklamalıdır.’         

Sır saklamada önemli bir hususta, başkalarını bize emanet ettikleri sırları saklamaktır. Bunlar ya şahıs veya devlet sırları olabilir. Peygamberimiz ve ashabı kendilerine söylenen sırları muhafaza eder ve kimseye açıklamazlardı. Özellikle aile sırlarının korunması çok önemlidir. Sırlarının korunmaması münafıklık alâmetlerindendir. Aile sırlarını yayanların ise, kıyamette en kötü kişiler arasında sayılacağını Peygamber (s.a.v.) haber vermiştir. [268] 

Samimi, güvenilir müminler, kendileriyle aran açılsa bile iyiliğini söyler kötülüğünü gizler. Bu ahlakta olanlar zamanımızda zümrüd-ü anka mesabesindedir yani yok denecek kadar azdır. Kötüler ise dostluk sona erince iyiliği gizler, kötülüğü açıklar.         

Başkalarının bizlere söyledikleri sırları gizlememiz lazımdır. Çünkü sır emanettir. En çok güvendiğimiz kimse bile olsa, dilimize hâkim olup, başkasının sırrını ona bildirmemeliyiz.
Sır saklamak nasıl güzel ve faydalı bir davranış ise, bunu aksini yapmak da o ölçüde kötü ve zararlı bir davranıştır. Başkalarının sırrını araştırıp ortaya çıkarmak, sonra da onları ifşa etmek İslâm ahlâkına sığmayan bir davranıştır. Enes b. Malik’in aşağıdaki sözleri Ashab-ı Kiramın sır saklama konusunda ne kadar titiz davrandıklarını göstermektedir.           

Enes (r.a.) şöyle söylemiştir: 
‘Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ben çocuklarla oynarken yanıma geldi ve bize selam verdi. Beni bir işe yolladı. Bu yüzden annemin yanına vaktinde gelemedim. Annem, ‘neden geç kaldın ?’ diye sordu. Peygamber (s.a.v.) beni işe yollamıştı, dedim, ‘O iş ne idi ?’ deyince, ‘o sırdır’ dedim. Bunun üzerine annem, ‘Peygamberin sırrını hiç kimseye söyleme’ dedi” [269] 

Dolayısıyla İslâm’ın ve Müslümanların sırlarını başkalarına ve özellikle kâfir ve münafıklara karşı korumak, müminler için önemli bir görevdir.        

Bir diğer hadis de şöyle: "Birbirine emniyet ederek oturup konuşanlardan hiçbirisine, arkadaşının hoşlanmayacağı bir şeyi fâş etmesi helal olmaz." Bir diğer hadiste "Bir kimse bir şey konuşur, sonra da etrafına bakınırsa bu emanettir (sır olarak saklanmalıdır)." [270] 

Şu halde arkadaşlıkla ilgili mühim adâbtan biri de sır saklayıcılıktır. Ağzı gevşeklik hoş olmadığı gibi, ağzı gevşeklerle samimiyet de hoş değildir.         

Allah Teâlâ'nın bir ismi de “Settar”dır. ‘Ayıpları, günahları örter’ manasındadır. Rabbimiz Allah, insanların ayıplarını gizleyen kulu sever. Rasûlü Ekrem (s.a.v.) buyurdular: “Allah Teâlâ arkadaşının ayıbını gizleyen kimselerin, dünya ve ahirette ayıplarını örter.” [271]

Başka hadislerinde de şöyle buyurdular:      
“Bir kimse etrafına bakınarak bir söz söylemiş ise o söz dinleyene emanettir.”
“Allah indinde insanların en kötüsü biri birinin sırrını söyleyen karı-kocadır.”

“Bir kimseye sır tevdi edilmişse yani verilmiş ise, kıymetli bir emanet verilmiş demektir. Mal emaneti nasıl mühim ise, bu ondan da ehemdir. Bu emaneti yani sırrı saklaması, gizli tutup kimseye söylememesi lazımdır. Eğer umursamayıp başkasına ifşa ederse emanete hıyanet etmiş olur. Emanete hıyanet etmek ise hainliktir, haramdır.” [272]           

 

Sır sahibi kimseler, sırlarını mezara kadar götürürler. İfşa etmezler. Salih kimselerin kalpleri sırlarla doludur. Allah Teâlâ'nın gazabından, Cehennem azabından kurtulmak için sırları saklayıp emanete hıyanet etmekten sakınmalıdır. [273]  

Sır saklamak, başarının sebeplerinin en önemlisi ve iyi hal için en süreklisidir. Hz. Ali (r.a.) buyurdu: Sırrın senin tutsağındır. Sen onu konuşursan (yani açığa vurursan) sen onun esiri olursun.

Bazı düşünürler çocuklarına şöyle öğüt verirler: Ey oğul, malını hak yolunda dağıtırken cömert ol. Sırlarını vermekte cimri ol. Çünkü kişinin cömertliğinin en güzeli iyilik yolunda infak etmesidir. Sırrını saklaması ve bunda cimri olması da güzeldir. Sırrını saklayan kimsenin seçme hakkı kendisindedir. Onu açığa vurursa seçme hakkı aleyhine döner.           

Enuşirvan demiştir ki, sırrını saklayan bu özelliği ile iki şey kazanır: Birincisi, ihtiyacına kavuşur. İkincisi, kendisini tecavüzlerden korur.  

Sırrı açığa vuran insan; sabırsızdır. Öyle ki, sırrı tutmaya sabredemez. Aynı zamanda akıllı insanların sakındırmalarından ve zeki insanların uyanıklığından habersizdir. Bu yüzden en az iki türlü sıkıntı başına düçar olmaktadır.    

Kişinin başkalarına ait sırları açığa vurması, kendisine ait sırları açığa vurmasından daha kötüdür. Çünkü iki kötülükten birini işlemiş olur. Şayet sır kendisine emanet edilmişse buna ihanet etmiş olur. Emaneten bırakılmışsa o zaman da söz taşımış olur. Her iki durumda da zararlıdır ve kınanmıştır. [274]

[266] Sadık Dânâ, Altınoluk Dergisi, 1996.
[267] Mümtehine sûresi, 60/1-5. 
[268] Müslim, Nikâh, 123–124.
[269] Riyazu’s-Salihin, II/103.
[270] Buhârî, İsti'zân, 46; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe, 145
[271] Kütüb-i Sitte.
[272] Kütüb-i Sitte.
[273] Sadık Dânâ, Altınoluk Dergisi.
[274] Edebü’d-Dünya ve’d-Din, Maverdi, 295.

 

 

AdminAdmin